Renk değiştir:
20 Nisan Cumartesi 2024 - 00:05:24
KONUK BİLGİLERİ
Şu an: ................... 1
Bugün: .................. 6
Dün: ....................... 1267
Toplam: ................. 5851712
IP: ....... 3.142.199.138
HAVA DURUMU

Bursa

Ankara

İstanbul

Gaziantep
DOST SİTELER
KÖŞE YAZARLARI
KüçükBüyüt Twitter'da paylaş
Yazıların içeriğinden yazarı sorumludur.


Ya Ezilip Bükülüp Koşullara Ayak Uyduracaksın; Ya da Koşulları Etkileyen Bir Değer Olacaksın.

 

Koşullar değerleri yaratır, o değerler yeni koşulları belirlemede etkili olur.Taner SARGIN

Doğruları savunmak. Doğruluğu, dürüstlüğü bir yaşam şekli yapmak, ortaya çıkan zorluklarla olgunlaşmak ve inadına o kadar lezzet kazanmak, aynı zeytin gibi, aşımız gibi. Doğruları savunmanın zorluğundan, yanlış ve kolayca kabul edile bilene yenilen, soruşturmadan, araştırmadan ve olgunlaşmadan hayatını mantar gibi yaşayan o kadar insan var ki...

 

Bir söz vardır: "İnsanın işi ne ise, aşı da odur." derler.
 
Biz zeytinciyiz, yani zeytin tarımıyla uğraşıyoruz. Kasım ayında zeytinlerimizi toplar havuzlara koyarız. Bu havuzlar zeytin ile dolarken belirli bir oranda su ve kaya tuzuyla zeytinin uzun süre saklanmasını sağlarız. Havuz dolduğu zaman yapacağımız "baskıya" hazırlık olarak bir katman tuz eker ve bir örtüyle kapatırız. Kenarlarından hiç zeytin çıkmayacak şekilde baskı tahtalarıyla kapatırız. Sonra üzerine kaptaki zeytin miktarının yüzde yirmisi oranında ağırlık koyarız. Bu işleme baskı vurma denir. Bundan sonra suyunu çekip birkaç gün öyle bekletiriz. Bu işleme de kuru baskı denir.
 
Bunları neden yazdım? Bu işe aşina olan zeytin üreticisi için bilinen işler. Bazı çağrışımlar yapıp farklı konularla paralellik kurmak istedim. Dalından kopan zeytin acıdır. Baskı zeytinin acı suyunu çıkartır. Zeytin çerez gibi olur. Biz zeytinlere ne kadar eziyet etsek; çıkacak bir delik bırakmadan, basıp tuzu, vursak baskıyı öylece bekletsek o kadar olgunlaşır. Bu işlem ne zamandan beri yapılır kimlerin katkısı ile bulunmuştur bilmiyorum, ama Zeytine yapılan bu eziyet işte böyle bir değer yaratıyor.
 
Zamanı geliyor zeytin üreticisi de eziliyor bir anlamda. Kar yağar dallar kırılır, don yapar zeytinler pişer, yani zeytin meyvesinin içerisindeki su soğuktan donarken genleşir ve meyvenin dokularını parçalar. Ağaç gövdesindeki suyun donarak içten kabuğa doğru oluşturduğu çatlama seneler alacak tahribat yapar. Zeytin ağacı yaz kış yaprağını dökmez, yani kış aylarında vejetasyona girmez. Kış ayında birkaç gün güneş görse hemen uyanır ve çalışmaya başlar. Böyle bir zamanda aniden kar yağışı başlar ve hava soğursa, tahribatın sonucu birkaç yıl mahsul unutulur.

Çiftçi ne kadar ezilse; ekonomik şartlar altında yine de üretir, inadına üretir. Çünkü biliyoruz ki ne kadar üretirsek dış ülkelerden almak zorunda kalmayız. O kadar ucuz gıda maddesini ülkemiz insanına sunarız. Ülke olarak o kadar az borçlanırız. Hepimiz bu şekilde kelimelere dökemesekte inadına üretiriz. Yoksa yanlış mı yapıyoruz? Bu böyle olmuyor mu? Niye biz rahata kavuşamıyoruz? Niye üreticinin elinden yok pahasına alınan ürünler birkaç misli fiyata tüketiciye satılıyor? Niye ürettikçe zarar ediyoruz? 
 
Avrupa’da bir ineğe 2,5 dolar günlük destek veriliyor. Japonya da bu 7,5 dolar. Biz Avrupa’dan ithal et alıyoruz. Başka ülkeden aldığımız bir ürün o ülkenin çiftçisine bizim verdiğimiz bir destektir. Hadi buna bir diyeceğimiz yok. Onlar da çiftçi, ama onlar zaten kendi ülkeleri tarafından destekleniyor. Bir de biz niye desteklemek zorunda kalıyoruz. Bazı yetkililer rahatça söyleyiveriyor: "Gerekirse ithal doktor getiririm." ‘’ithal öğretmen getiririm’’ Hadi getir. Öğretmen getir, avukat getir, doktor getir, çiftçi getir, sanayici getir. Ne olacak bizim yetiştirdiklerimiz, bunun için açtığımız okullar, harcanan emekler?

Doğruları savunmak. Doğruluğu, dürüstlüğü bir yaşam şekli yapmak, ortaya çıkan zorluklarla olgunlaşmak ve inadına o kadar lezzet kazanmak, aynı zeytin gibi, aşımız gibi. Doğruları savunmanın zorluğundan, yanlış ve kolayca kabul edile bilene yenilen, soruşturmadan, araştırmadan ve olgunlaşmadan hayatını mantar gibi yaşayan o kadar insan var ki...
 
Recep BOZKURT Hocamızın daha önce yazdığı "Ulusal Kurtuluş Savaşında İznik" isimli araştırma kitabı İznik vakfı tarafından çıkarılmış olup, burada geçen bir bölümü aktarmak istiyorum. ’’...İstanbul Maltepe’de bulunan Uçak Atış Okulu Subay ve öğrencilerinin uçaklarıyla birlikte Anadolu’ya kaçırılışı da bir destan gibidir. Bu okulun bütün personeli Anadolu’ya geçmek istemektedir. Oysaki okulun mühimmatı, malzemeleri, bataryaları sıkı bir gözetim altındadır. Buna rağmen poligonun bütün eşya ve malzemesi İznik üzerinden Anadolu’ya kaçırılmıştır."
 
Evet değerleri koşullar yaratıyor. Milli mücadele esnasında Anadolu’muzun her bir köşesinde destanlar yaratıldı. Kahramanlar vardı, halk vardı; bütün amaç vatanı savunmaktı. O zor koşullarda yaratıldı bu değerler. Günümüzün rahata kavuşmuş nesline bakıyorum da yedikleri bir lokma ekmeğin dahi bedellerinin tarihimizde ödendiğini bilemeden yaşadıklarını görüyorum. Şu an elimizde olana sahip çıkmak çok mu zor? Birilerinin değerlerimizi bu denli yok sayması, satması karşısında uyanmalı. Yakın tarihimizi incelemek bunun için ne yapmamız gerektiğini gösterecektir.
 
Yazımı Recep hocamın Ulusal Kurtuluş Savaşında İznik isimli kitabında geçen bir paragrafla noktalamak istiyorum. "Milli mücadele işgale uğramış ya da sürekli işgal tehdidi altında bulunan yörelerde, diğer yörelere nazaran çok daha meşakkatli, çok daha kanlı, çok daha zor geçmiştir. İznik gibi yörelerde Korkaklar, kaçanlar, rahat yaşamayı onurlu yaşamaya tercih edenler, işbirliği yapanlar ve hainler; yiğitler, kahramanlar iç içe yaşamışlardır." 

Bu yazı 1645 kez görüntülendi
MÜŞKÜLELİ GİRİŞİ
Kullanıcı adı:
Şifre:
Üye ol | Şifremi unuttum
KÖŞE YAZARLARI
SORMACA
Köyümüzde giderek artan yabancılara toprak satışı konusunda düşünceleriniz nedir?
Müşküle Köyü / İZNİK / BURSA
posta kodu: 16860
ağ-ileti (e-posta): iletisim@muskulekoyu.com
Şubat 2006'dan beri
www.muskulekoyu.com
tasarım/kodlama: İsmail Küçük / Emin Kaygısız